Nasılsın? Ben az önce adını
Akatalpa dergisinin yeni sayısında
gördüğüm için çok mutluyum.(İdare Hukuku Profesörü bir de adaşın varmış, o
yüzden adresini epey aradım) Akatalpa bana gelmiyor. Ama kısa sürede
edineceğim, yeni yazdıklarını merak ediyorum.
Nerelerdesin? Herhalde
emekli oldun. Ben pek bir yere çıkmıyorum. Zaten eski yazlık kahveler de yok.
Seni hep Yenikapı’daki kahvedeki duruşunla anımsıyorum. Bizim masamızdaki
kişileri bir yabancıya gösterip bunlardan hangisi şair diye sorsalar, kuşkusuz
ilk seni gösterirdi. Bakışında, duruşunda bir parasız yatılı havası vardı
sanki. Biraz da hüzün. Oyuncaklar’daki
şiirlerini senin sesinden dinlemenin ayrı bir keyfi vardı. Arka mahallelerin,
mahalle baskısı denilen düzenin kederli havası usul usul dağılırdı havaya.
Biraz dipte, bardakta kalan çayda, zehir
gibi bir öfke birikirdi. 1939 yılını anlatırdın:
altı yaşındaymışım
o yaşı yaşamışım
sokak aralarında
askılı
kısa pantolonlu bir
çocuk
elinde peynir ekmek
yaz akşamüstü
başında fötr şapkası
babam
uzun boyu
iyi hali,
işten yorgun
eve dönüyor
Bu babanın evdeki otoritesi bir başka şiirde görünürdü.
Sesin hâlâ kulağımda “teyzem babam yokken gelir, annem ağlardı.
Çünkü teyzemin boyaları vardı”. Bu dizeleri bu öyküyü anlatan çocuğun
omuzundaki tüfeği sevmesi tamamlamasa
canımı acıtmazdı belki. Kısa pantalonlu ama avare bir çocuk muydun Turgut:
dalgın dalgaları seyret
haliç’te
galata köprüsü kanun
unkapanı keman
ampermetre heyecan,
Şiirlerinde yaşanmamış bir çocukluk vardır. Daha doğrusu doğru dürüst
görülmemiş kavuniçi gün. Bütün keyfi 10 kuruşluk ekmek peynir olan, parktaki
çiçeklerin renklerini hatırlayan (sarı
mor menekşeler parkta/garip solgun pembe gül,/yürekte iz bırakmış) bir
çocuk.Yaşayıp yaşamaması kimsenin umurunda değildir ona sorarsanız. .Bu yüzden
bardaklardaki çayların dibinde söylenmemiş öfkelerin biriktiğine
inanırım.Bursa’da Işıklar Askeri
lisesinde akşamların güç olduğuna da . Yatılılık epey zor gelmiş olmalı.
Söylenmesi onca zor çocukluk tanımı nasıl çizilirdi yoksa dizelerinde:
çocuklar hem çocuktur
hem de korkarlar
çocuklar hüznün yaratıklarıdır
Kayıtlarda 1976’da yayımlanan Oyuncaklar’dan başka kitabın görünmüyor.
Bir de gazete satan çocuk
hatırlıyorum şiirlerinden:
gazeteyi çocuk satar
incecik sesi bir gün
kavuniçi günü yakalar
kavuniçi günü,
ömrümüzde kaç kez bahar gördük onu,
dün, ablamın entarisini diktik
olsun onu da
çuvala koy at denize
Bunca şiir okudum ama yalnız senin
şiirindeki öfkenin acımasızlığı korkuttu beni, Turgut kardeşim. Dünyayı
yoketmeye hazır gibiydin. Onu korkutucu yapan da senin hep hep kibar
davranışındı.Uslu çocukların yüreğinde büyüyen eşitsizlik duygusu ve hınç. Belki bu yüzden yalnızca çocuklara yer vardır
dünyanda:
yalnız okul kalsın
çünkü okul çocuktur
okulda çocuklar kalsın
Seni özlemişim Turgut Tan . Bir ara görüşelim. Adnan Ağabeyin de selam
ediyor.
Esenlikle.
Sennur Sezer